SON SAYI : Amme İdaresi Dergisi
SAYI : 55
TARİH : 2022
2002 genel seçimleri, mevcut partilerin tümünün büyük ölçüde zayıflamasına yol açmıştır ve Türk politikası için bir dönüm noktası olma niteliği kazanmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldikten sonra Türkiye'yi yeni bir dönüşüm sürecine sok-muştur. Terazinin diğer kefesinde ise seçimlerden nispeten başarıyla çıkan tek muhale-fet partisi vardır: CHP. İzleyen on yıl içinde partiler arası güç dengesinde bir değişim gerçekleşmemiştir. Bu makale, 1950'lerden bu yana CHP'nin seçim ortamını birikimli düzeyde (aggregate level) analiz ederek, partinin ve merkez solun politik dinamiklerini incelemekte ve bu yolla bir çok bilimsel yayında ortaya atılmış savların geçerliliğini is-tatistiksel regresyon analizleriyle test etmektedir. Ayrıca makalede, günümüzde geçerli olan egemen iki partili modelin yeniden tasarımlanmasına ilişkin sorulara yanıtlar aranmaktadır.
MAKALELER
Kitlesel Akın Yönetiminde Siyasal Gerçekçilik Aracı Olarak Geçici Koruma: AB ve Türkiye Örnekleri
Devletler, uluslararası güç mücadelesinde varlıklarını sürdürebilmek amacıyla siya-sal gerçekçi politikalar izlemektedir. Aynı politikaların yansıması olarak AB üyesi dev-letler, kitlesel akınlarla ülkelerine gelenlere uluslararası koruma vermekten kaçınmakta-dır. Bu tür siyasal gerçekçi politikaların aracı olarak geçici koruma, uluslararası koruma türleri olan mültecilik ve ikincil korumaya göre sınırlı haklar sağlaması nedeniyle sığını-lan devlet için daha az külfetlidir. Geçici korumayı tanımlayan uluslararası bir sözleşme bulunmamaktadır ve devletler kitlesel akınların yönetilmesinde acil ancak kendi çıkarla-rına öncelik veren gerçekçi çözüm olarak geçici koruma uygulamalarına başvurmakta-dır. AB, Yugoslavya?daki savaşın bitmesinden sonra savaştan kaçanlara yönelik bir Di-rektif kabul etmiş ancak üye devletler Direktif?i henüz ulusal mevzuatlarına uyarlama-mıştır. AB?de kitlesel akınlarla gelenlere sağlanan koruma sistematik bir çerçeveye sahip olmayıp, üye devletlerin iltica sisteminin kapasitesi ölçüsünde değişken bir içeriğe sahip-tir. Göreceli olarak az sığınmacı barındıran bazı üye devletler önce geçici korumaya baş-vurmuş, ardından uzun süreli ikamet veya vatandaşlık seçenekleri sunmuştur. Almanya ise geçici koruma dışında bir koruma sağlamamış ve bir süre sonra destekli gönüllü geri dönüş programları ile geri dönüşü kabul etmeyenler için sınır dışı işlemleri uygulamıştır. Mülteci kabulünde coğrafi sınırlamayı muhafaza eden Türkiye, kapasitesinin çok üze-rinde Suriyeliyi geçici koruma altına alırken, nicel ve nitel anlamda mülteci odaklı bir politika izlemektedir.
-
Yazarlar : Ahmet APAN
Sayfa No : 33
Anahtar Kelimeler : G e ç i c i k o r u m a , i l t i c a s i s t e m i , s i y a s a l g e r ç e k ç i l i k .
Kuruluşundan Günümüze Belediyelerde Başkan ile Meclis Arasındaki İlişki ve Güç Mücadelesi
31 Mart 2019?da gerçekleştirilen mahalli idareler seçimleri sonrasında kamuoyunda en çok tartışılan konulardan birisi hiç kuşkusuz belediye başkanı ile belediye meclisi ara-sındaki ilişkidir. Çünkü başta bazı büyükşehirler olmak üzere kimi belediyelerde, belediye başkanlığı ile belediye meclis çoğunluğunu farklı partiler kazanmıştır. Elbette ki bu du-rum, belediye teşkilatında hangi organın daha etkin ya da güçlü olduğu sorusunun sorul-masına neden olmuştur. Yerel seçimlerin üzerinden uzun bir süre geçmiş olmasına rağ-men konunun önemini koruduğu ve yaygın biçimde tartışılmaya devam ettiği görülmek-tedir. Ancak bu kadar önemli bir konuya ilişkin literatürde sınırlı sayıda çalışma bulun-maktadır. Bu nedenle çalışmanın konusu belediye başkanı ile belediye meclisi arasındaki ilişki ve güç mücadelesidir. Çalışmanın amacı@@ belediye başkanı ile belediye meclisi ara-sındaki ilişkinin nasıl ve ne şekilde gerçekleştiğini, iki organ arasındaki yetki paylaşımını, organların birbirleri üzerindeki etkilerini, birbirini dengeleyebilme ve frenleyebilme yol-larını ve belediye teşkilatını hangi organın daha fazla etkilediğini analiz etmektir.
-
Yazarlar : Osman NACAK
Sayfa No : 31
Anahtar Kelimeler : K a m u y ö n e t i m i , y e r e l y ö n e t i m l e r , b e l e d i y e l e r , b e l e d i y e b a ş k a n ı , b e - l e d i y e m e c l i s i .
Aleksandr Prokhanov ve Post-Sovyet Rusya'da Sanatın Siyasallaşması
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği?nin dağılmasından hemen sonra Rusya?da sa-natla siyaset arasında, muhtemelen geçiş döneminin edebi estetiğine damgasını vurmuş olan, bir kopuş olduğu gözlemlenmiştir. Sovyet, Rus gazeteci ve romancı Aleksandr Prok-hanov sanatla siyaset arasındaki bu kopuşu toplumsal düşünceyi ve Rus kültürünü tahrip ettiğine inandığı liberal yönelimli arayışlara bağlamış ve sanatla siyaset arasındaki iliş-kiyi Sovyetler Birliği?ndeki resmi sanat anlayışında olduğu gibi, preskriptif ve normatif bir biçimde yeniden formüle etmeye çalışmıştır. 1990?ların başında ana dalga bir edebi-yatçı ve ideolog olmanın uzağında olan Prokhanov daha sonra editörü olduğu Zavtra gazetesindeki yazıları, 2012?den beri yöneticisi olduğu İzborski Kulübü Forumunda öne sürdüğü görüşleri ve bir hayli siyasi içerikli romanlarıyla yeni bir vatanseverlik anlayışı inşa edilmesi gerektiğini savunmuştur. Temsil ettiği ideoloji geçiş döneminden sonra post-Sovyet Rus devletinin ideolojisinin kurulmasında ve kurumsallaşmasında rol oyna-mış gibi görünmektedir. Bu çalışma Prokhanov?un bazı romanlarıyla düzyazılarında si-yasal temaların nasıl geliştirildiğine odaklanmıştır.
-
Yazarlar : Emrullah ATASEVEN
Sayfa No : 24
Anahtar Kelimeler : A l e k s a n d r P r o k h a n o v , ç a ğ d a ş R u s s i y a s e t i , ç a ğ d a ş R u s r o m a n ı , d e v - l e t i d e o l o j i s i .
Devletin Gölgesinde Dijitalleşmenin Dönüştürdüğü Mahremiyet
Dijitalleşmeyi odak noktasına alan çalışmalar sadece onun yarattığı ekonomik ve toplumsal olumlu taraflara odaklanırken az sayıdaki çalışma konuya eleştirel yaklaşmak-tadır. Bu çalışma az sayıdaki çalışmalar gibi dijitalleşmenin yarattığı olumsuzluklara odaklanmakta ve bu noktada dijitalleşme sürecinde gözden kaçan bir konu olan mahre-miyet olgusunu devletin dönüşen konumu ve rolü bağlamında tartışmaya açmaktadır. Mahremiyet ile ilgili çalışmalarda genellikle bireylerin psikolojik ve sosyal durumlarına, bedenin korunması gibi konulara odaklanılmaktadır. Bu çalışmada dijitalleşme ile bir-likte mahremiyetin kişisel bilgi/veri düzleminde yaratmış olduğu olumsuzluklara dikkat çekilmektedir. İnceleme tipi bakımından açıklayıcı, amacı yönünden kuramsal ve araş-tırma tekniği açısından literatür taramasına dayalı olarak gerçekleştirilen çalışmanın te-mel tezi, dijital çağda mahremiyetin kişinin kendisine, çevresine, devlete ve sermayeye karşı kaybedildiğidir. Bu kayıp süreci piyasa tarafından teşvik edilirken devlet ise dönüş-müş yeni düzenleme ve gözetim/kontrol işlevi ile bu ilişkinin bir parçası olmakta-dır. Makalede öncelikle mahremiyet ile ilgili kavramlar tanımlanmakta, mahremiyetin sı-nırları ile ideolojisi üzerinde durulmakta ve mahremiyetin kaybedilme sürecini etkileyen gelişmeler ele alınmaktadır. Konu, siyaset biliminden sosyolojiye uzanan çok geniş bir yelpazeye sahip olmasına karşın bu çalışmanın temel çalışma alanı kamu yönetimidir. Mahremiyet kavramı, anlayış, yapı ve işlev bakımından dönüşen kamu yönetimi ölçeğinde analiz edilmeye çalışılacak ve teknolojik gelişmelerin mahremiyeti nasıl ve neden aşın-dırdığı tartışmaya açılacaktır.
-
Yazarlar : Kaan AKMAN, Barış ÖVGÜN
Sayfa No : 27
Anahtar Kelimeler : M a h r e m i y e t , d i j i t a l l e ş m e , d e v l e t , s e r m a y e , k a m u y ö n e t i m i .