SON SAYI : Amme İdaresi Dergisi

SAYI : 2

TARİH : 2025-06-27

İSTATİSTİKLER

SON SAYI : Amme İdaresi Dergisi

SAYI : 2

TARİH : 2025-06-27

Amme İdaresi Dergisi, genel kamu yönetimi, siyaset bilimi, siyaset felsefesi, devlet teorisi, bürokrasi, kamu hukuku, anayasa hukuku ve idare hukuku alanlarından özgün makaleleri kabul etmektedir. Devam eden ya da savunulmuş yüksek lisans ve doktora tezlerinden üretilmiş makaleler ve herhangi bir kongrede sunulmuş (özeti yayımlanmış ya da yayımlanmamış) bildirilerin genişletilmesiyle hazırlanan makaleler kabul edilmemekte ve değerlendirmeye alınmamaktadır. Derginin biçimsel yazım kurallarına uymayan makaleler editöryal incelemeye alınmadan geri çevrilir. 

MAKALELER

Devlet Gibi Görmek: Büyük Veri Çağında Devlet Nasıl Görecek?

Büyük Veri çağı, özellikle iktidarın nasıl kullanıldığı ve toplumsal yönetişime nasıl yaklaşıldığı ile ilgili olarak devlet yapısını ve mekanizmalarını önemli ölçüde dönüştürmüştür. James C. Scott'un 20. yüzyılın sonlarındaki analizi, yüksek modernist devleti daha iyi yönetilebilirlik ve öngörülebilirlik için sistemleri basitleştirmek ve standartlaştırmakla eleştirirken, günümüzün veri güdümlü devleti (dataist state) kökten farklı bir paradigma ile işlemektedir. Bu dönüşüm, sürekli veri akışları yoluyla toplumu, bireyleri ve gerçekliği anlamayı amaçlayan dağınık veri sistemlerinin yükselişinden derinden etkilenmektedir. Bu makale, bu veri akışlarının devletin yönetişim vizyonunu nasıl yeniden şekillendirdiğini incelemekte ve üç temel davranışa odaklanmaktadır: İlk olarak verici devletin veri yönetimi bağlamında basitleştirme, standartlaştırma ve homojenleştirme süreçleri ele alınmaktadır. Ayrıca, yüksek modernist devlet kontrolünden, algoritmaların ve makine öğreniminin karar alma süreçlerinde kilit rol oynadığı otomatik yönetişim sistemine geçişi incelemektedir. Veri odaklı yönetişim modelinde ortaya çıkan sınırlamaları ve dışlamaları vurgulayan “metis” kavramına - deneyim ve halk bilgeliğinde derinlemesine kök salmış bir bilgi biçimine- özel bir önem verilmektedir. Makale ayrıca, otomatik sistemlere artan bağımlılığın, veri işleme yoluyla önyargıları ve dışlamaları güçlendirme riskleri gibi etik ve sosyal sonuçlarını araştırmakta ve nihayetinde veri odaklı devletlerin insan varoluşunun karmaşıklıklarını yakalama kapasitesini sorgulamaktadır. Bu sorgulamalar aracılığıyla makale, giderek dijitalleşen bir dünyada devletin değişen rolüne dair eleştirel bir bakış açısı sunmaktadır.

  • Yazarlar : Murat COŞKUNER

    Sayfa No : 215-232

    Anahtar Kelimeler : V e r i c i D e v l e t , B ü y ü k V e r i , M e t i s , O t o m a t i k l e ş t i r m e , T o p l u m s a l P l a n l a m a

GÖRÜNTÜLE

Kısmen Otonom Yapı Olarak Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarının Faaliyetleri Üzerinden Bir Araştırma

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle (CHS) birlikte Türk kamu yönetimi yapısına eklemlenen önemli oluşumlardan birisi de politika kurulları olmuştur. Cumhurbaşkanlığı teşkilatı bünyesinde oluşturulan ve Cumhurbaşkanının uhdesinde faaliyette bulunan politika kurullarına Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde her ne kadar politika önerisi geliştirmek, ilgili kamu kurumlarına görüş ve rapor sunma, genişletilmiş kurul toplantıları, talep-ihtiyaç-etki analizi gibi görevler verilmiş olsa da yürüttükleri faaliyetlerin, 2023 yılında yayınlanan “Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları Faaliyetler ve Hedefler” başlıklı rapora istinaden daha geniş düzeyde olduğu görülmektedir. Kurullar, politika oluşturma sürecine istişare yöntemiyle; bürokrasi, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası aktörleri de ekleyerek çok paydaşlı bir şekilde katılmaktadır. Politika önerisi belirleme, kamu kurumlarına görüş ve rapor sunma gibi alanlarda çok önemli görevler üstlenmiş olmakla birlikte, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle kurulmaları ve her an kaldırılma, değiştirilme vb. risklerinin bulunması gelecekleri açısından bir belirsizliğe neden olmaktadır. Bu kapsamda mevcut haliyle “kısmen otonom” yapılar olarak esnek bir kurumsal yapıya sahip oldukları/olacakları düşünülmektedir. Bununla birlikte, mevzuatta yer almayan çeşitli faaliyetleri de yürütmelerinden dolayı yeni hukuki düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Politika kurullarının faaliyetleri analiz edildiğinde işbirliği, politika önerisi geliştirme, istişare,izleme/araştırma, bilimsel, sanatsal ve kültürel etkinlik, kurumsal yapı ve kapasite geliştirme, insan kaynağı, hukuki altyapı, ekonomi gibi faaliyetlerinin ön plana çıktığı gözükmektedir.

  • Yazarlar : Fatih TOLGA, Hakan TURAN

    Sayfa No : 233-276

    Anahtar Kelimeler : P o l i t i k a k u r u l l a r ı , C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı H ü k ü m e t S i s t e m i , T ü r k k a m u y ö n e t i m i , k ı s m e n o t o n o m y a p ı l a r

GÖRÜNTÜLE

Bir Modern Sokrates Uyarlaması: Michael J. Sandel

Siyaset felsefesi 1970’lerden itibaren hayatın her alanına yönelik olguları içeren bir disipline dönüşmüştür. Bununla birlikte bu disiplindeki teorileştirme çalışmalarında kullanılan yöntemin çok kurgusal olması sebebiyle toplumsal pratikle sınırlı düzeyde ilişki kurulmuştur. Bu durum siyaset felsefesinin bir disiplin olarak toplumsal pratiğe etkisinin dolaylı ve çok yavaş olmasına sebebiyet vermiştir. Siyaset felsefesinin toplumsal pratikle daha sıkı bir ilişki kurabilmesi için Sokratik yöntemin yaygın olarak benimsenmesine ihtiyaç vardır. Bu çalışmanın amacı, Sokratik yöntemi etkili bir şekilde uygulayarak siyaset felsefesine yeni bir soluk getiren Michael J. Sandel’in toplumsal pratikten beslenen yöntemine odaklanmaktadır. Çalışmada ilk olarak Sokratik yöntemin ana hatları açıklanmaktadır. İkinci olarak, Sandel’in kullandığı yöntemin Sokratik doğası izah edilmektedir. Ardından düşünürün telos anlayışındaki Sokratik boyut gözler önüne serilmektedir. Son olarak filozofun telos-toplum ilişkisine dair anlayışında Sokratik yöntemin işlevi analiz edilmektedir. Bu çalışma, Sandel’in modern Sokrates olduğunu iddia etmektedir.

  • Yazarlar : Mehmet KOCAOĞLU

    Sayfa No : 277-296

    Anahtar Kelimeler : S o k r a t e s , S o k r a t i k Y ö n t e m , S a n d e l , T e l o s

GÖRÜNTÜLE

Alman Yönetim Bilimi Geleneğinin Sonu: Savaş Sonrası ABD Kamu Yönetimi Düşüncesinin Egemenliği

Alman yönetim bilimi birikimi, insanın kendini gerçekleştirmesinin maddi ve manevi şartlarını oluşturması gereken devletin yaratılmasında anahtar rolü üstlenebilecek bir düşünce dünyasıdır. Buna karşın bu birikim görünmez hale gelmiştir. Çalışmanın amacı Alman yönetim bilimi geleneğinin hangi şartlar altında terk edildiği ve bu terk edilişin ontolojik-epistemolojik değil ABD kaynaklı ideolojik sebepleri olduğunun gösterilmesidir. Dolayısıyla çalışmada, Alman yönetim bilimi geleneği, tarihsel gelişimi ve ABD etkisiyle dönüşümü incelenecektir. Kamu yönetimi biliminin, devletin bir bütün olarak nasıl yönetileceğini ve insanın devletli yaşamına ilişkin uygulamaların neler olduğunu, ne şekilde hayata geçirileceğini ortaya koyması gerektiği düşünülmektedir. Çünkü neoliberal politikaların tartışıldığı ve devletin yeniden keşfedilmeye başlandığı süreçte, işletmeci yaklaşımıyla ABD kamu yönetimi anlayışının bu sorulara yanıt vermediği ve veremeyeceği açıktır. Dolayısıyla yeni bir yönetsel anlayışa ihtiyaç olduğu ve bu anlayışın da muazzam birikimiyle Alman yönetim bilimi geleneğinden türetilebileceği değerlendirilmektedir. Bu bağlamda çalışmada, Alman yönetim bilimi geleneğinin gözden yitirilmesi, ABD etkisiyle dönüşümü ve ABD tarzı yönetim biliminin kuruluşu ortaya konarak olası yeni bir yönetsel yaklaşıma ilişkin çabalara tarihsel arka planın açıklanmasıyla katkı sağlamak amaçlanmıştır.

  • Yazarlar : İsmail Bahadır TURAN

    Sayfa No : 297-324

    Anahtar Kelimeler : A l m a n Y ö n e t i m B i l i m i , A B D K a m u Y ö n e t i m i , Y ö n e t i m F e l s e f e s i , K ü l t ü r l e ş m e

GÖRÜNTÜLE

Osmanlı İmparatorluğu’nda Yabancılara Emlak Tasarruf Hakkının Tanınması: 1867 Tarihli Nizamnamenin Yeni Bir Yorumu

Çok sayıda tarihçi 1867 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda yabancılara emlak tasarruf hakkı verilmesinin Avrupa devletlerinin baskısı karşısında verilmiş iktisadi bir ödün olduğunu iddia etmiştir. Bu makale ise bu genel kabule karşı çıkmaktadır. Kuşkusuz, pek çok konuda olduğu gibi, Osmanlı İmparatorluğu’nda yabancılara emlak tasarruf hakkı verilmesi konusunda da Avrupalı devletler ısrarlı davranmışlardır. Bununla birlikte makalede iddia edileceği ve gösterilmeye çalışılacağı gibi Babıali, Avrupalı devletlerin ısrarlarına bir o kadar inatçı bir tavırla karşı koymuştur. İnatlaşmayı doğuran asıl neden ise Avrupa devletlerinin yabancılara emlak tasarruf hakkını, yürürlükte olan kapitülasyonlar kapsamında talep etmesidir. Diğer yandan Tanzimatçı bürokratlar yabancılara emlak tasarruf hakkı vermeye teoride karşı olmadıklarını ve bunun iktisadi faydasına inandıklarını belirtseler de kapitülasyonlar çevresinde vermeme konusunda geri adım atmamışlardır. Avrupalıların bu konuda yaptıkları baskıların tamamına verdikleri cevap aynı olmuş ve yabancıların Osmanlı hukukuna uymak ve vergileri ödemek koşuluyla emlak tasarruf edebilecekleri söylenmiştir. Öte yandan, 1867 yılına gelindiğinde, Tanzimat döneminin başından itibaren süren inatlaşma, bir boyun eğlemeden ziyade uzlaşmayla çözüme kavuşmuştur. Genel yaklaşımın aksine devletler arasındaki güç eşitsizliğinin, zorunlu olarak baskı yapan-boyun eğen ikiliği şeklinde tezahür etmediği gösterilmeye çalışılacaktır.

  • Yazarlar : Necmettin DURMUŞ

    Sayfa No : 325-352

    Anahtar Kelimeler : T a n z i m a t D ö n e m i , T a n z i m a t ç ı , y a b a n c ı l a r ı n e m l a k t a s a r r u f h a k k ı , 1 8 6 7 t a r i h l i n i z a m n a m e

GÖRÜNTÜLE

Vergi Suçlarıyla Mücadelede İdari Unsurlar: OECD’nin On Küresel İlkesi Çerçevesinde İdareye İlişkin Düzenlemeler

Vergi suçlarıyla mücadele kapsamında OECD tarafından on küresel ilke yayımlanmıştır. OECD ülkelerinin bu ilkeler kapsamında vergi suçlarıyla mücadeleye yönelik düzenlemeler yapması beklenmekte ve hedeflenmektedir. OECD raporlarında Türkiye’ye ilişkin herhangi bir veri veya bilgi yer almamakta, dolayısıyla çalışma Türkiye için derinlemesine bir araştırmayı kapsadığından bu husus çalışmanın özgün yönünü oluşturmaktadır. Bu çalışmada, vergi suçlarıyla mücadeleye yönelik küresel ilkelerden idareye ilişkin olanların Türkiye için incelenmesi ve değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Bu bağlamda ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı küresel ilkeler seçilerek Türkiye için incelenmiştir. Vergi müfettişleri, MASAK uzmanları, idari yargı hakimleri ile yüz yüze görüşülerek toplanan bilgiler ve yazarların araştırmaları birleştirilerek vergi suçlarıyla mücadelede idareye ilişkin küresel ilkeler değerlendirilmiş ve idarenin vergi suçlarıyla mücadelede izlediği politika ve stratejiler ortaya konulmaya çalışılmıştır.

  • Yazarlar : Fatih SARAÇOĞLU, Iraz HASPOLAT KAYA, Rana DAYIOĞLU ERUL

    Sayfa No : 353-386

    Anahtar Kelimeler : V e r g i s u ç l a r ı , v e r g i s u ç l a r ı y l a m ü c a d e l e , O E C D , O E C D n i n k ü r e s e l i l k e l e r i , i d a r i u n s u r l a r .

GÖRÜNTÜLE