SON SAYI : Amme İdaresi Dergisi

SAYI : 54

TARİH : 2021

İSTATİSTİKLER

SON SAYI : Amme İdaresi Dergisi

SAYI : 54

TARİH : 2021

2002 genel seçimleri, mevcut partilerin tümünün büyük ölçüde zayıflamasına yol açmıştır ve Türk politikası için bir dönüm noktası olma niteliği kazanmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldikten sonra Türkiye'yi yeni bir dönüşüm sürecine sok-muştur. Terazinin diğer kefesinde ise seçimlerden nispeten başarıyla çıkan tek muhale-fet partisi vardır: CHP. İzleyen on yıl içinde partiler arası güç dengesinde bir değişim gerçekleşmemiştir. Bu makale, 1950'lerden bu yana CHP'nin seçim ortamını birikimli düzeyde (aggregate level) analiz ederek, partinin ve merkez solun politik dinamiklerini incelemekte ve bu yolla bir çok bilimsel yayında ortaya atılmış savların geçerliliğini is-tatistiksel regresyon analizleriyle test etmektedir. Ayrıca makalede, günümüzde geçerli olan egemen iki partili modelin yeniden tasarımlanmasına ilişkin sorulara yanıtlar aranmaktadır.

MAKALELER

John Locke'un Siyaset Felsefesi Ekseninde Doğal Hukukun Politikleştirilmesi

Bu çalışma İngiliz filozof John Locke?un doğal hukuk yaklaşımını kendisinin siyaset \r\nfelsefesi ekseninde ele almaktadır. Locke?un siyaset felsefesi kadar doğal hukuka ilişkin \r\ngörüşleri de yaşadığı dönemin ekonomi politik gerçekliğinden soyutlanamaz. Locke, 1688 \r\nDevrimi öncesinde kapitalist üretim ilişkilerinin hâkim üretim tarzı haline geldiği bir dönemde liberal modern devletin temel esaslarını ortaya koymuştur. Mutlak monarşiyi kralın Tanrısal hakları öğretisinden hareketle savunan kral yanlılarıyla tartışmaya girmiştir. \r\nDoğa durumu ve toplum sözleşmesi gibi kavramlar aracılığıyla mülkiyet özgürlüğü ve \r\niktidar üzerinde eşit talep hakkını ön plana çıkarmıştır. Bu bağlamda Locke mülkiyetin \r\nkorunmasını siyasal otoritenin başlıca görevi olarak nitelendirmiştir. Mülkiyetin korunması ekseninde, doğa durumundan siyasal topluma geçiş sürecinin temeline hukuk düzeninin inşası olgusunu yerleştirmiştir. Böylece hukuk kavramı meşruiyetini doğa durumundan aldığı gibi aynı zamanda toplumsal sözleşmenin ardından oluşan yeni siyasal yapının \r\nda kurucu unsuru haline gelmiştir. Çalışmada, belirtilen bu hususlara dayanarak \r\nLocke?un kendi felsefi yaklaşımını oluştururken doğal hukuk teorisini nasıl biçimlendirdiği değerlendirilecektir

  • Yazarlar : Şefik Taylan AKMAN

    Sayfa No : 44

    Anahtar Kelimeler : J o h n L o c k e , d o ğ a l h u k u k , m ü l k i y e t h a k k ı , h u k u k d ü z e n i , h u k u k s a l \ r \ n l i b e r a l i z m .

GÖRÜNTÜLE

Kant'ın Tıp Fakültesi Eleştirisi

Kant?ın Prusya üniversite sisteminde yönetimin amaçlarıyla uyumlu üst fakülteler \r\n(ilahiyat, hukuk ve tıp) ile yalnızca aklın yasalarına tabi olan alt fakülte (felsefe) arasındaki çatışmaya dair yazdıkları, her zaman güçlü bir akademik ilginin konusu olmuştur. \r\nFakat Kant?ın tıp fakültesi eleştirisinin diğerlerine kıyasla ihmal edilmiş olduğu da açıktır. Bu makalede, Kant?ın tıbba dair görüşleri ve tıp fakültesine yönelik eleştirisinin temel \r\nhatları Aydınlanmanın tıpla olan yakın ilgisi, Alman tıbbını kendi içerisinde bölen gerilimler, yönetimin kamu sağlığı politikaları ile tıp disiplini arasındaki ilişkilerin statüsü \r\nve nihayet felsefe ile tıp arasındaki karmaşık ilişkiler üzerinden gösterilmeye çalışılacaktır

  • Yazarlar : Özkan AGTAŞ

    Sayfa No : 30

    Anahtar Kelimeler : I m m a n u e l K a n t , y ö n e t i m v e ü s t f a k ü l t e l e r , F a k ü l t e l e r Ç a t ı ş m a s ı , t ı p , \ r \ n f e l s e f e .

GÖRÜNTÜLE

II. Abdülhamid Dönemi Velâdet-i Hümâyûn Törenlerinin Diplomatik ve Toplumsal Fonksiyonları

Türk devlet geleneğinin vazgeçilmez unsurlarından otağ, taht, tuğ ve davul gibi egemenliği sembolize eden ögeler, hükümdarlık alameti olarak kabul görmüş ve oturmuş geleneğin bir parçası sayılmıştır. Sonradan ortaya çıkan benzer sembol ve ritüeller ise icat edilen geleneğin unsurları olarak tanımlanmaktadır. Bunlardan biri de velâdet-i hümâyûn olarak bilinen padişahın doğum günü törenleridir. Osmanlı sarayında şehzadelerin dünyaya gelişi bu terimle ifade edilmiştir. Klasik devirde bu şekilde anlam yüklenen velâdet-i hümâyûn terimi, XIX. Yüzyıl ortalarından itibaren yeni bir mana kazanmıştır. Sultan II. Mahmud döneminde başlayan ve II. Abdülhamid devrinde zirveye ulaşan yeni bir tören geleneği icat edilmiştir. Velâdet-i hümayun terimi, neredeyse eski anlamını yitirmiş ve iktidardaki padişahın doğum günlerinin her yıl kutlanması biçimine dönüşmüştür. Sarayda tanzim edilen törenler, taşraya da şamil olmuş ve yurt dışı temsilciliklerde diplomatik münasebetlerin iyileştirilmesinin aracı haline getirilmiştir. İngiltere, Rusya, Fransa gibi ülkelerin kral ya da imparatorları mektuplar yazarak padişahın doğum gününü tebrik etmişler ve padişah da bunlara teşekkürü havi karşılık vermiştir. Böylece diplomatik ilişkilerin sıcak tutulması için birer fırsat günü olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmada söz konusu veladet günlerinin XIX. Yüzyılda kazandığı yeni anlamlar üzerinde durulacaktır. Yazışma örneklerinden yola çıkılarak, Osmanlı coğrafyasında törenlere iştirakin tabiiyet tazeleme, aksi halin tabiiyetten çıkma olarak algılanışı hususları değerlendirilecektir. Törenlerin diplomatik ve toplumsal işlevleri hakkında bilgi verilecektir

  • Yazarlar : Yunus ÖZGER

    Sayfa No : 17

    Anahtar Kelimeler : I I . A b d ü l h a m i d , d o ğ u m g ü n ü t ö r e n l e r i , u l u s l a r a r a s ı i l i ş k i l e r , d i p l o m a t i k t e m a s

GÖRÜNTÜLE

Büyükşehir Yönetimlerinde Bütünleşmeci Düzenlemelerin Kırsal Mahallelere Çok Boyutlu Etkisi

ünümüzde büyükşehir yönetimlerine dair reformlar sınırların ve alanın bütünleştirici bir şekilde düzenlenmesine dayanmaktadır. Türkiye?de sürecin ilk aşaması 2005 yılında İstanbul ve Kocaeli?nde kırsal alanı kapsayacak düzeyde büyükşehirlerin sınırlarının il mülki sınırlarına çekilmesiyle başlamıştır. Kırsal alanla bütünleşmenin İstanbul ve \r\nKocaeli?nde olumlu görülmesi üzerine 2012 yılından itibaren tüm büyükşehir yönetimlerinde uygulanmaya konulmuştur. Kent merkezlerinden uzak, nüfusu düşük ve ekonomik \r\nyapısı zayıf kırsal alanların büyükşehir yönetimleri çatısında yer alması birçok tartışmayı \r\nberaberinde getirmiştir. Çalışma büyükşehir düzenlemesi sonrası en az sorunla yüz yüze \r\ngeleceği varsayılan Gebze?ye odaklanmaktadır. Kentin seçilmesinin altında kırsalla bütünleşme olasılığının yüksek olması ve uzun süredir bu düzenlemeyi deneyimlemesi yatmaktadır. Büyükşehir düzenlemesinin Gebze?nin kırsal mahallelerindeki hizmet sunumuna, yerel demokrasiye, sosyo-ekonomik ve kültürel yapıya aynı zamanda bölgesel gelişimine getirdiği değişimleri ele alınmaktadır. Veriler beş mahalle muhtarı ve iki mahalle \r\nazasıyla gerçekleştirilen derinlemesine mülakatla elde edilmektedir. Sonuçta çalışmanın \r\nsosyal ve ekonomik yapının yanında bölgesel gelişmeye odaklanmasının son düzenlemelere paralel olması çalışmanın tutarlılığını ortaya koymaktadır

  • Yazarlar : Feriştah YILMAZ

    Sayfa No : 35

    Anahtar Kelimeler : B ü y ü k ş e h i r y ö n e t i m i , b ü y ü k ş e h i r b e l e d i y e s i , k ı r s a l m a h a l l e , G e b z e

GÖRÜNTÜLE

Tanzimat'tan Sonra Modern Bütçe Anlayışı ve Osmanlı Bütçelerinin Güvenilirliği Meselesi: Bütçe Etiği Açısından Bir Değerlendirme

Son zamanlarda ?bütçe etiği?ne artan bir ilgi vardır. Ancak bütçe etiğini tarihsel açıdan ele alan çalışmalara rastlamak mümkün değil. Halbuki bütçenin var olduğu her dönemde, bütçe sürecine dair işleyişi etik açıdan ele almak mümkündür. Bu noktadan hareketle bu çalışma, Osmanlı Devleti?ndeki 19. yüzyıl bütçe uygulamalarını ve bütçenin güvenirliliğini bütçe etiğinin kavramsal çerçevesi bağlamında incelemektedir. Osmanlı bütçelerine ilişkin çalışmalarda; bütçenin hukuki yapısı, bütçe gelir ve giderleri yoğun tartışmalara konu olurken bu bütçelerin niteliği ve bütçe kaynak tahsisi sürecini düzenleyen değerler ve normlar yeterince incelenmemiştir. Oysa bütçenin kendisine atfedilen fonksiyonları icra edebilmesi, etik değerlerle de yakından ilişkilidir. Etik değerler, bütçe kaynak tahsisinde bireysel menfaatler ile sosyal faydalar arasındaki çatışmaları önleyebilir ve bütçe uygulamalarında etkinsizliğe neden olan yanlış davranış ve uygulamaları azaltabilir. Bu çalışma, Osmanlı bütçe uygulamalarının etik boyutunun daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmak için 19. yüzyıl Osmanlı bütçelerini bütçe etiği bağlamında Osmanlı ve İngiliz arşivleri ile İngiliz gazeteleri vasıtasıyla incelemeyi amaçlamaktadır.

  • Yazarlar : Tekin AKDEMİR, Şahin YEŞİLYURT

    Sayfa No : 27

    Anahtar Kelimeler : B ü t ç e g ü v e n i r l i l i ğ i , O s m a n l ı B ü t ç e N i z a m n a m e l e r i , O s m a n l ı D e v l e t i ? n d e b ü t ç e l e m e , b ü t ç e e t i ğ i , O s m a n l ı ? d a b ü t ç e e t i ğ i

GÖRÜNTÜLE